2 Nisan 2015 Perşembe

Sen Atmaca

Küçük bir kaset çalar vardı bende. Şebnem Ferah dinlerdim. “Küçükken giydiğim kırmızı rugan ayakkabılar” ı ezberlemiştim.
Şebnem’i ezberlemiştim. Sevgiyi ezberlemeye başlamıştım.
Sonra sen geldin ve farkettim ki ben sevgi diye aslında seni ezberlemişim. Seni yaşamış, hep dinlemişim.
Güvercinlerimiz vardı bizim. Beyaz, arap, gök, mısır gaga, bursalı, dumanlı, limon, sür, portakal, çikolata…
Onları seyrederdim bütün gün. Güzelliğini, asaletini. Kümesinden çıktığı gibi hemen uçmaya başlıyor ve gökyüzünün sahibiymiş gibi yükseliyor. Bazı günler o kadar yükseldiğinde bir atmaca görürsün. Kanatlarını kısmış, sana geliyor. Kaçmak mı? İmkansız. Ben bir gök güvercindim. Bir akşamüstü yükseldim, sen atmaca oldun o gün. Hızlıca yakaladın, aşık ettin, öldürdün. Ama mutlu öldüm ben. Çünkü ölmeden önce o uçsuz bucaksız turuncu gökyüzünde beraber uçtuk. Mutlu öldüm ben çünkü senin ellerinde öldüm.
Sonra dirildim. Senin yuvanda. Uçmuyorum artık. Bir kanadım hala kırık. Özgür olamıyorum çünkü hala beni yakalayacağın korkusuyla yaşıyorum.
Ama hala seni seviyorum.

2 yorum: