20 Nisan 2015 Pazartesi

7 Gün-Bölüm 3

Not: Bu hikayenin ilk beş bölümünü karışık şekilde okuyabilirsiniz. Hikayenin gidişatını herhangi bir şekilde etkilemez. Ama 6. ve 7. bölümleri sırayla okuyunuz.

Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7(Final)



2. Gün Saat 21:12

Ceplerinde beş kuruş kalmayana dek, dilediklerini yaptılar Yiğit ile Esma. Önce sinemaya gittiler. Filme girmeden önce iki film arasında kaldılar. Karar verdikleri filmi izlerken "Diğerine de girelim, neden olmasın?" dediler ve ardından bittikten sonra da diğer filme  gittiler. Sonra beraber yemek yediler, akabinde luna parka gittiler. Neredeyse bütün aletlere bindiler. En sonunda beraber deniz kıyısında oturdular ve denizi izlediler. Esma Yiğit'e geldiği ilk günden beri ondan hoşlandığını söyledi. Yiğit şaşırdı, "neyimden hoşlanmış olabilir ki?" diye. Ama sormadı, sadece anı yaşamaya devam etti. Sadece "Ben de" dedi. Zor da olsa vedalaştılar. Yiğit durağa doğru ilerlerken hiç parasının olmadığını fark etti ve eve kadar yürüdü. Yaşadığı şehri, insanları, yolları, sokak hayvanlarını... inceleyebildiği her şeyi inceledi. "En son ne zaman bu kadar uzun süre yürümüştüm acaba? En son ne zaman bu kadar dikkat etmiştim etrafımda olup bitenlere?" diye düşündü. Bilmiyordu. Eve vardığında kendini inanılmaz yorgun hissediyordu. Uyumak istiyordu ama kafasını kurcalayan bir şey vardı, hiç parası yoktu ve yapmak istediği şeyler vardı, bunlar için de para gerekiyordu. Önce eşyalarını satmayı düşündü ama sonradan vazgeçti, kimse onun eski ve dandik eşyalarını istemezdi. Telefonunu satabilirdi? O da olmazdı, telefonu ona bir süre daha lazımdı. Bilgisayarı da öyle. Tam ümitsizliğin kollarına kendini bırakacaktı ki, aklına yıllar önce yalnızlığa terk ettiği dostları geldi. Ayağa kalktı, kilere doğru ilerledi, kilerin kapısını açtı. Yüzüne bir gülümseme geldi.
 Eksi 1825. Gün Saat 16:48
 "Anne!" "Geldim, geldim!" "Nerdesin anne ağaç oldum kapıda ya!" "Namaz kılıyordum oğlum, kusura bakma" "Tamam neyse, çok acıktım ben, bir şeyler hazırlayabilir misin?" "Hazırlayım hemen" Yiğit, ayakkabılarını aldı ve ayakkabılığa koydu. Hızlıca odasına gitti. Odasının kapısını açar açmaz çantasını yere attı, okul kıyafetlerini çıkardı ve üstüne rahat bir şeyler giydi. Hemen masasına oturdu, kalemini açtı, ve çizim yapmaya başladı. Manzara resmi çiziyordu. Çizmeye dün başlamıştı, ana hatları tamamladı sayılırdı. Ama daha çok işi vardı. Çizim yapmak hayattaki en büyük tutkusuydu. Hayali, ileride büyük bir ressam olmaktı. Annesi odaya girdi. Yiğit çizmeye o kadar kaptırmıştı ki kendini, annesinin geldiğini hissetmedi bile. "Yine mi hemen şunun başına oturdun" Yiğit hiç istifini bozmadı "Yine aynı konuşmayı yapmayalım anne, lütfen" "Bıktım artık konuşmaktan, anlatmaktan. Sabahın akşamın şununla geçiyor, yüzünü göremiyoruz" "Anne, lütfen" "Ay iyi tamam, yemek hazır, soğutma çabuk gel" "Tamam, bir kaç rütuş daha atıp geliyorum" Bu konuşmayı yapmaktan İki taraf da yılmayacak gibiydi. Birkaç rütuş daha yaptı, kalemini bıraktı ve mutfağa doğru ilerledi. Annesi menemen yapmıştı. İştahlı ve hızlı bir şekilde yemeye başladı. "Yavaş ye, kaçmıyor kalemin kağıdın" "Ne alakası var anne ya?" "Ödevin falan yok mu?" "Yok, okulda bitirdim" "Sınavın yaklaşmıyor mu? Neden ders çalışmıyorsun?" "Çalışıyorum yeterince. Hem ben..." "Hem sen ne?" "Anne seninle bir şey konuşmam lazım, babamla da konuşacağım ama önce seninle konuşmak istiyorum. Senin desteğin de lazım" "Yeni kalem falan istiyorsan alamam. Yeter kalem kağıt aldık. Bütün paranı ona harcıyorsun, kendinin ki yetmezmiş gibi durmadan da para istiyorsun benden. Olanları kullan!" "Ya anne kalem falan almayacağım bi dinle ya" "He neymiş söyle" "Anne ben bayadır düşünüyorum. Yani sınav hakkında, üniversite hakkında, ne okuyacağım hakkında falan. Yani derslerim falan iyi bir sıkıntı yok ama, sevmiyorum yani. O dersler sonucunda okuyabileceğim bölümlerin hiç biri de ilgimi çekmiyor. Ben mühendis ya da doktor falan olmak istemiyorum. İlgimi çekmiyor hiç biri. Yatkın olduğum, sevdiğim bir şeyi yapmak istiyorum" Yiğit duraksadı. Annesine doğru baktı, dikkatli bir şekilde onu dinliyordu. Devam etti. "Anne ben güzel sanatlar okumak istiyorum" "Güzel sanatlar mı? O ne ya?!" "Güzel sanatlar işte, adı üstünde. Çizim yeteneğim üzerine yoğunlaşmak istiyorum, ileride iyi bir ressam olmak istiyorum"
 2. Gün Saat 21:32
 Çerçevelerin her birini kucakladı ve salona götürdü. Bu kadar fazla çizimini çerçevelettiğini hatırlamıyordu. Vaktinde çizimlerine zarar gelmesin diye cebindeki bütün parayla çizimlerini çerçeveletmişti. Parası bittiği için onlarcasının heba olup gidişine şahit olmuştu.  200 den fazla çerçeve vardı. Üstleri tozlanmıştı. Her birini sırayla ıslak bez ile silip kuruladı. Ardından fotoğraf makinasıyla sırayla fotoğraflarını çekti. Bilgisayarını açtı. Yıllarca takip ettiği, insanların çizimlerini sergilediği, hatta profesyonel olanların çizimlerini sattığı bir site biliyordu. Siteye giriş yaptı. Profilini güncelle kısmına girdi ve oraya banka hesabı bilgilerini yazdı. Ardından fotoğraf makinasının hafıza kartını bilgisayara takıp fotoğrafları bilgisayarına attı. Fotoğrafların hepsini sırayla siteye 100 lira fiyat biçerek yükledi. Siteyi kapattı, bilgisayarı kapattı, ve kendini yatağa attı. Fotoğrafların satılmasına dair zerre umudu yoktu. Ama aklına gelen tek şey buydu. Satılıp satılmamasını da çok umursamıyordu, yarını çok umursamıyordu, yarının artık çok da önemi yoktu. Esmayı düşünmeye başladı. Bugünün ne kadar güzel geçtiğini düşündü, yaşadığı her anı gözünde tekrardan canlandırdı. Gözleri doldu, ve göz yaşlarının rahatça akıp gitmesi için gözlerini kapattı. Bir daha da açmadı, kendini uykunun kollarına bıraktı.
 Eksi 1765. Gün Saat 23:23
 Sonunda bitirmişti. Kağıdı kaldırdı, şöyle bir baktı, "yaptığım en güzel çizim sanırım." Her yaptığı çizime bunu diyordu gerçi, bunu her çizimine bir öncekinden daha fazla emek harcamasına bağlıyordu. Babası içeri girdi. "Tercihlerini yaptın mı Yiğit?" dedi. "Yaptım baba." "Konuştuklarımızı yazdın değil mi?" "Evet baba" "Tamam oğlum. Azıcık yanımıza gel beraber oturalım, yüzünü görelim. Bırak artık çizimi" "Canım istemiyor baba, yatacağım" "Pekala oğlum, iyi geceler" Babası kapıyı kapattı. Yiğit yalan söylemişti. Tercih yapmamıştı. Canı yapmak istemiyordu. Sınavı kötü geçtiğinden dolayı değildi. Sınavı çok iyi geçmişti, derece yapmıştı. İstediği üniversiteye gidebilirdi. Ama canı tercih yapmak istemiyordu, canı üniversiteye gitmek de istemiyordu. Çünkü istediği tercihleri yapamayacaktı, istediği üniversiteye gidemeyecekti. Bilgisayarını açtı, tercih sitesini açtı, en iyi ilk 5 endüstri mühendisliğini yazdı, tercihi yolladı ve bilgisayarı kapattı. Kendini yatağına attı. Annesine güzel sanatlar okumak istediğini söylediğinde resim çizmenin karın doyurmayacağını, hayal dünyasında yaşamaması gerektiğini, onu hobi olarak da yapabileceğini söylemişti. Yiğit bu alanda başarılı bir çok insandan örnek vermiş olsa da onların milyonda bir olduğunu, kafasını bu tür şeylerle yormamasını söylemişti. Babasına söylediğinde babası sadece gülmüştü ve "hayal dünyasında yaşıyorsun Yiğit" demişti. Babasının bu tepkisi inanılmaz sinirini ve moralini bozmuştu. Kafasında her şeyi rest çekip istediğini yazmak vardı ama o cesareti kendisinde bulamadı. İstemeye istemeye, istemediği bir geleceğe gözlerini kapadı.
 3. Gün Saat 11:37
Kulağına anlamlandıramadığı bir ses gelip duruyordu. Ses yüzünden adam akıllı uyuyamamıştı bile. Sese doğru elini götürdü, sesin geldiği şeyi eline aldı, gözlerini zar zor araladı ve elindeki şeyin telefonu olduğunu gördü. Elindeyken bile ses gelmeye devam ediyordu. Doğruldu, biraz daha kendine geldiğinde sesin  gelen maillerden dolayı çıktığını anladı. Mail'e tıkladı. Yorum bildirimiydi. Yorumda "Mükemmel ötesi, satılmış olmasına çok üzüldüm, odamın duvarında şahane gözükecekti" yazıyordu. Önce algılayamadı. "Neyin yorumu ya?!" dedi. Biraz düşündükten sonra dün yüklediği resimler geldi aklına. Bir anda yataktan fırladı ve bilgisayarına koştu. Heyecanlı bir şekilde bilgisayarının açılmasını bekledi, açılır açılmaz siteye tıkladı. "Hadi açıl, hadi!" Bilgisayarı her zamankinden daha yavaş çalışıyor gibiydi. Site açıldı, giriş yaptı ve bildirim kısmındaki rakamı görünce kafayı yiyecek gibi oldu. "999+" yazıyordu. Çizimlerine binlerce yorum ve beğeni gelmişti. Yiğit gözlerine inanamıyordu. Bildirimlerde biraz daha aşağı inince bütün çizimlerinin satıldığına dair gelmiş olan bildirimleri gördü. Gözlerine inanamadı. Kullanıcı paneline tıkladı ve çizimlerini kargolaması gerektiği onlarca adresle göz göze geldi. "Bu bir rüya olmalı sanırım" dedi. Heyecandan kalbi yerinden fırlayacak gibiydi. "Bu kadar çerçeveyi nasıl kargolayacağım teker teker ya? Sanırım part part gidip gelmem gerekecek" Saatine baktı, acele etmesi gerekiyordu. Akşama kadar anca yetiştirirdi. Üstüne önüne gelen ilk şeyleri giydi, elini yüzünü dahi yıkamadan kucaklayabildiği kadar çizimi kucakladı ve evden çıktı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder