Dizlerimi omuzlarıma kadar getirmiş, karnı ağrıyan sekiz yaşındaki bir
çocuk gibi oturuyordum bilmem kaçıncı duble rakıdan sonra.
Bir bira
açmışım, farkında değilim. Taşları izliyorum rahat rahat oturamadığım
lanet bir sahilde. Dalgaların taşların arasından geçerken çıkardığı sesi
dinliyorum ve rahatlıyorum. Sonra sert bir dalga vuruyor ve kendime
geliyorum. Sigaranın külünü atıp bir yudum alıyorum lanet kutu bir
Efes’ten. Ay ışığı tadında yazılar yazıyorum yine sana kafamda ama
onları hiç dökemedim kağıtlara. Şimdi o sahile üç kilometre, sana iki
yüz elli kilometre uzaktan yazıyorum beyaz kağıtlara, senin hediyen olan
kalemle.
Seni düşünerek, seni severek, sana üzülürken.
Kilometreleri ağlattım belki de dün gece belki de piç olmuş yollar kızdı bana. Ama ben vazgeçmeden sövdüm onlara.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder