Uykusuz geçen bir kış gecesinin sabahında bir sigara daha yakmak için
almıştı eline çakmağını. İki defa çaktı. Bir anda dışarıda tipi başladı.
Kafasını kaldırdı, sigarayı yakmaya çalışırken dışarıyı izliyordu.
Sonra parmağını yaktığını gördü. Çakmağı fırlattı birden. Şimdiden su
toplamıştı. Ama acı hissetmiyordu. Sonra, resmen tüm evde yankılanan bir
ses ; “Ne oldu? Yanmıyor musun?” Fazla
alkolün etkisi diye düşündü. Eline bir daha baktı. Ev çok sıcaktı ve
alkolün etkisiyle terlemişti biraz. İç çamaşırlarıyla dolaşıyordu.
Balkona çıktı. Üstsüz. Bir şey hissetmiyordu. Sonra tüm şehirde
yankılanan bir ses; “Ne oldu? Üşümüyor musun?”
Çok fazla içtiğini düşünüyordu. Kafasını kaşıdı. Dokuzuncu kattan
aşağıya doğru baktı. Normalde bir saniye bile dayanamazken bakmaya şimdi
yaklaşık on beş saniyedir yere doğru bakıyordu. Bu sefer tam kulağının
dibinde bir ses; “Ne oldu? Korkmuyor musun?”
Koşarak içeri girdi, balkon kapısı açık. Yatağına koştu ve yorganı
üzerine kapattı. Gizlendi. Çığlık atacak ama atamıyor. Bir şarkı açmayı
denedi. Duyamadı. Odasında kısa bir kahkaha ve ardından ; “Ne oldu?
Artık gizlenemiyor ve duyamıyor
musun? Artık yalnızız”. Uyuyakaldı. Sabah uyandığında her şeyin kabus
olduğunu düşündü. Sigarasına koştu hemen. İçemedi. Canı istemedi.
Kahvaltı hazırladı. Başlamadı. Masayı hazırlayıp bıraktı. Yemedi. Ses
yine geldi evine. “Artık acıkmıyorsun, bağımlı değilsin, sevmek, üzülmek yok artık.”
Daha
karanlık gecelerdeydi. Günler daha kasvetli bir şekilde geçiyordu.
Evde. Bir başına. Hiçbir şey yemeden, bir tıkırtı bile duymadan. Sadece
düşünüyordu. Durumundan kurtulabilmek için beynini zorluyordu. Ölümlü
olup olmadığını düşündü. Sanırım iki saat. Tüm gücünü toplayıp bağırmaya
çalıştı. Yapamadı. Tüm düşüncelerini tek yöne topladı. Nasıl
kurtulurum? Günler sonra ses geri geldi. “Nasılsın?” Sadece
düşünebildiğini söyledi ona. Söyledi derken, bunu söylebildiğini
düşündü. “Bir çıkış yolu var, bir soru. Eğer o sorunun cevabını
bulabilirsen her şey eski haline dönecek.” Sor!. Kurtulmak istiyorum.
“Yer yüzündeki en sağlam, en sıkı, en çok yaralayan ‘tasma’ nedir?”
Çocuk yine ellerini kafasında buluşturdu. Ağlamaya çalıştı. Çaresizdi.
Yapamıyordu. “Biraz yardım ister misin?” ses bu sefer belli bir noktadan
geliyordu. Ama o yöne çevirmedi kafasını. “Bana bak!” diye bağırdı. Bu
O’nun sesiydi. Yeşil, kocaman gözleri. Toprak saçları görünce gülümsedi.
Ve birden görüntü yok oldu. “Hala bulamadın mı?” Gülümsediği aklına
geldi. O’nu görünce gülümsedi. O’nu görünce
bir an bir şeyler hissetmişti. Bir his geriye gelmişti. ‘Sevgi’ dedi.
“Evet, sevgi. Yok edilemeyen, bastırılamayan tek güç sevgidir. İnsana
düşünemediği şeyler yaptırır. İnsanı yönetir. Sevgi insanı insana
bağlar. Birine sahiplik verir. Sevgi siz nereye giderseniz gidin
-aslında sevgi nereye giderse gitsin- orada olacaktır. Sevgi en sıkı tasmadır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder