19 Mart 2015 Perşembe

Tasma

Uykusuz geçen bir kış gecesinin sabahında bir sigara daha yakmak için almıştı eline çakmağını. İki defa çaktı. Bir anda dışarıda tipi başladı.
Kafasını kaldırdı, sigarayı yakmaya çalışırken dışarıyı izliyordu. Sonra parmağını yaktığını gördü. Çakmağı fırlattı birden. Şimdiden su toplamıştı. Ama acı hissetmiyordu. Sonra, resmen tüm evde yankılanan bir ses ; “Ne oldu? Yanmıyor musun?” Fazla alkolün etkisi diye düşündü. Eline bir daha baktı. Ev çok sıcaktı ve alkolün etkisiyle terlemişti biraz. İç çamaşırlarıyla dolaşıyordu. Balkona çıktı. Üstsüz. Bir şey hissetmiyordu. Sonra tüm şehirde yankılanan bir ses; “Ne oldu? Üşümüyor musun?” Çok fazla içtiğini düşünüyordu. Kafasını kaşıdı. Dokuzuncu kattan aşağıya doğru baktı. Normalde bir saniye bile dayanamazken bakmaya şimdi yaklaşık on beş saniyedir yere doğru bakıyordu. Bu sefer tam kulağının dibinde bir ses; “Ne oldu? Korkmuyor musun?” Koşarak içeri girdi, balkon kapısı açık. Yatağına koştu ve yorganı üzerine kapattı. Gizlendi. Çığlık atacak ama atamıyor. Bir şarkı açmayı denedi. Duyamadı. Odasında kısa bir kahkaha ve ardından ; “Ne oldu? Artık gizlenemiyor ve duyamıyor musun? Artık yalnızız”. Uyuyakaldı. Sabah uyandığında her şeyin kabus olduğunu düşündü. Sigarasına koştu hemen. İçemedi. Canı istemedi. Kahvaltı hazırladı. Başlamadı. Masayı hazırlayıp bıraktı. Yemedi. Ses yine geldi evine. “Artık acıkmıyorsun, bağımlı değilsin, sevmek, üzülmek yok artık.”
Daha karanlık gecelerdeydi. Günler daha kasvetli bir şekilde geçiyordu. Evde. Bir başına. Hiçbir şey yemeden, bir tıkırtı bile duymadan. Sadece düşünüyordu. Durumundan kurtulabilmek için beynini zorluyordu. Ölümlü olup olmadığını düşündü. Sanırım iki saat. Tüm gücünü toplayıp bağırmaya çalıştı. Yapamadı. Tüm düşüncelerini tek yöne topladı. Nasıl kurtulurum? Günler sonra ses geri geldi. “Nasılsın?” Sadece düşünebildiğini söyledi ona. Söyledi derken, bunu söylebildiğini düşündü. “Bir çıkış yolu var, bir soru. Eğer o sorunun cevabını bulabilirsen her şey eski haline dönecek.” Sor!. Kurtulmak istiyorum. “Yer yüzündeki en sağlam, en sıkı, en çok yaralayan ‘tasma’ nedir?” Çocuk yine ellerini kafasında buluşturdu. Ağlamaya çalıştı. Çaresizdi. Yapamıyordu. “Biraz yardım ister misin?” ses bu sefer belli bir noktadan geliyordu. Ama o yöne çevirmedi kafasını. “Bana bak!” diye bağırdı. Bu O’nun sesiydi. Yeşil, kocaman gözleri. Toprak saçları görünce gülümsedi. Ve birden görüntü yok oldu. “Hala bulamadın mı?” Gülümsediği aklına geldi. O’nu görünce gülümsedi. O’nu görünce bir an bir şeyler hissetmişti. Bir his geriye gelmişti. ‘Sevgi’ dedi. “Evet, sevgi. Yok edilemeyen, bastırılamayan tek güç sevgidir. İnsana düşünemediği şeyler yaptırır. İnsanı yönetir. Sevgi insanı insana bağlar. Birine sahiplik verir. Sevgi siz nereye giderseniz gidin -aslında sevgi nereye giderse gitsin- orada olacaktır. Sevgi en sıkı tasmadır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder