10 Mart 2015 Salı

Sek Rakı

Gökkuşağıymış, yağmursuz bir sonbaharmış, sıcak bir kış sabahıymış. Bunlar mı görebildiğiniz şeyler? Bunlar mı anlatabildikleriniz? Ben bugün yolcu uçağına çarpan bir denizaltı gördüm, bir duble Tekirdağ yeşil daha fondip yapıp, iki parça Arnavut ciğeri yerken, yarım bıraktığımı düşündüğüm bir Parliament  ararken, bulutları seyrederken. Bir tren yanlarından geçerken denizaltını ortadan ikiye böldü.
Uçaktaki insanlar delinmiş bir çatıdan düşen su damlaları gibi dökülüyorlardı denize. Pilot açmış paraşütünü manzarayı seyrediyor. Utanmasa “ben bir konyak alayım, buzlu olsun” diyecek. Denizaltında yolcu mu olur iki tane asker kendi aralarında “lan biz uçağa çarpmayı nasıl başardık?” diye tartışıyorlar suyun üstüne yatmış geri geri sahile doğru ilerlerken. En acısı da makinist “benim ne işim var burada amına koyayım?” der gibi bakıyor etrafa. Ray yok. Balıkçıların oltalarına takılan uçak yolcuları küfürlerle karşılanıyor denizde. Kimse yardım etmiyor.
Bulutları bırakıyorum, yolculara bol şans dileyerek. Sigaramı bulmuş, bitirmiş, söndürüyorum. O sırada haydarinin üstünde bisikletle gezen bir çocuk görüyorum. “Lan sen nasıl hızlı gidebiliyorsun?” diyorum. “Abi haydaride gidiyorum sıkıntı yok, hızlı gitmeme mi takıldın?” diyor. Sonuna kadar haklı aslında. Haydariye nasıl sığdı ki?
Neyse. Zaten ben haydari sevmem. Bir sigara daha arıyorum. Ve bir uzun mavi Lark çıkıyor karşıma. “Bu ne lan? Öldürmek mi istiyorsunuz beni?”  derken masadakilere yakıyorum sigarayı. Beleş buldun iç. Çok ses yapma. 
Tarık sesleniyor masanın karşısından. Sanırım oradaydı. Sadece sesini duyuyorum. “Seni sevmeyenin ecdadını siksinler Faruk” diyordu. “Senin de kardeşim. Kahpelere çare yok.” Diyorum. Kafamı kaldırıyorum. Etraf tamamen karanlık olmuş. Masada birkaç mum. Renkli, kokulu. Tekirdağ yeşil sabit. Elimde hala Lark. Sen oturuyorsun tam karşımda. Gülümsüyorsun göz göze gelince. Gülmüyorum ben. Bir duble daha. Haydari yiyorum. Ben. Haydari. 
Denizaltı sonuna kadar gerçekti diyorum, haydari de lastik izleri var. O çocuk gerçekti, bisikleti de. Ama sen gerçek olamazsın. Yüzüne bakıyorum. Saçların hala güzel. Gözlerin hala bir deniz. Dudakların hala yanıyor. Ama sen gerçek değilsin. Sen bana gülemezsin. 
“Git” diyorum.  “Uzaklaş benden yoksa öldürürüm seni”. 
Kayboluyorsun.

Bir nefes daha alıyorum Lark’tan. Berbat. Gözlerimi kapatıp masaya koyuyorum kafamı. Birkaç dakika içinde biri sırtına dokunuyor.
“Abi başka bir isteğin var mı?”
"Bana bir bardak daha rakı, su koyma.”  
Bulutların gösterebileceği şeyler sınırlıdır. Haydari hep küçük bir tabakta. Sen ise benim için cehennemin ortasındasın.
Daha fazlası için sek rakı.

2 yorum:

  1. treni, uçağı, denizin altını boşver kardeşim rakı çarpmasın:) cok güzel olmuş

    YanıtlaSil