Karlı bir güne merhaba derken çamlar
Masum birinin sesiyle irkilerek uyanmak
Yalancı bir şair gibi aklına mısralar dolarak
Sıcak yatağı Ankara için terk etmek
Ankara'yı sıcak yatağa tercih etmek
Bir başkadır aralık sabahları Ankara'da üşümek.
Güneş ya doğmuş ya doğacak
Kararsız biraz, şair gibi
Karları okşarken airmax'lerin
Uyuşmaya başlar parmak uçların
Eldivenin varsa şanslısın
Yoksa boşver, o hissi de yaşamalısın
İlmek ilmek bir soğuk yakar ellerini
Aklında gezinir yine bin bir tilki
Dur diyemezsin, durduramazsın.
Dudakların hatır için orada duruyormuş gibi
Öyle yabancı, öyle emanet...
Rengi bugün her zamankinden bet.
Ve mavi gökyüzü
Yalancıktan, gülüyormuş gibi.
Tarifsiz bir acı, eşi benzeri olmayan bir lezzet:
Ankara'da üşümek.
Sıcacık fırında geçici bir ısınma
İçeri girer girmez buzların erimesi
İçindeki ve dışındaki
Üç büyük simit, iki çavdar ekmeği
Sonra canının istediği ne varsa o an
İçinden gelen veya aslında hiç çıkmayan
Üşüten Ankara'da, soğuğu hissettiren.
Aklın yine karışık, önünü görmüyorsun yine
Soğuğu boşa harcıyorsun da farkında değilsin
Umrunda değil dünya, sınavların da var güya.
Yürümeyi seversin bu yokuştan
Bir şeyini düşürmüş gibi yere derin derin bakarak
Bakışlarınla yerdeki buzları yakarak
Ve saçın yine gaddar rüzgâra meydan okuyor
Zihnin düşen düşüncelerini topluyor
Onları arıyorsun
Bu mevsimde, bu soğukta, bu havada, bu yolda...
Ama güzeldir yine de Ankara'da üşümek
Merttir hani yalancı değildir.
Bi farkına varabilsen güzelliğin
Başını kaldırıp görsen sadece bizim mahallede öten kuşu.
Başını kaldırsan da beni görsen
Seninle ilgilenmiyormuş gibi, karşında bir ben.
Soğuktan oldu deseler
Görsen beni
Beni görsen
Görsen
Sen
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder