6 Temmuz 2014 Pazar

Aşk'ı Arayanlara

 İlk görüşte Aşk'ı anlatayım size biraz. Sıradan bir gündür. Kulağınızda hüzünlü fon müzikleriyle siyah beyaz gördüğünüzü sandığınız hayatınızda sıradan bir gün. Bir yere gidiyorsunuzdur; okula, belki dershaneye, belki bir akşam yemeğine.  Uzaktan birini görürsünüz. Hayatınız bir anda renklenir. Ve o da nesi, sarışın mavi gözlü uzun boylu bir kız. Ya da uzun boylu esmer ve yakışıklı ayrıca kaslı bir erkek. Aşık olursunuz. İlk görüşte aşk.
 Hayır.
 Bir çoğunuz yıllarca bu yazdığım şeyi "Aşk" sandınız. Ona yapabileceğiniz  en büyük hakareti yaptınız. Ve bununla kalmadınız, başına bir de bir şeyler koydunuz:" İlk görüşte Aşk." Sonra hayaller kurdunuz hızlıca, her mesajınızda canımlar cicimler havada uçuştu. 1 haftadır konuşuyordunuz ama o sizin her şeyinizdi. Onu çok ama çok seviyordunuz. O sizin ilk Aşkınız değildi ama son olacaktı. 
 Sonra ne oldu. Sizi aldattı, size yalan söyledi ya da artık sizi sevmediğini söyledi. Size arkadaş olalım dedi. Ve siz artık "Aşk" sandığınız şeye küstünüz. "Aşk" yalandı. "Sevgi" yalandı. "Aşk" diye bir şey yoktu. Ve siz yalnız değildiniz, sizinle aynı anda Dünya'da yüzlerce insan da aynı şeyi yaptı. Aynı hataya düştü. "Aşk"a küstü. Ve bunu orada burada "Aşk" yalan, inanmayın böyle şeylere diye anlattı. İnsanları korkuttu. "Aşk"ın adını beş paralık etti.
 Peki "Aşk" nedir? Bence "Aşk" değerli bir madendir.
 Siz "Aşk" ı ararsınız. Sanki cüzdanınızı kaybetmiş gibi, sanki anahtarınızı kaybetmiş gibi; sanki size aitmiş ama sonradan sizi terk etmiş gibi ararsınız. Daldan dala konarsınız, birini sevdiğinizi sanırsınız sonra bir başkasına gidersiniz ve hayır onu da aslında sevmemişsinizdir. Hayır, "Aşk'ı arayarak bulamazsınız. "Aşk" en umulmadık anınızda sizi buluverir. Belki en mutsuz anınızda, belki en mutlu anınızda, belki umudunuz tükenmişken, belki umutla beklerken.
 Ve birini görürsünüz. Belki uzaktan, belki bir resmini, belki daha önce tanıdığınız birinin bir bayram mesajı, belki öylesine bir hatır sormak isteyen birinin "Merhaba"sı, belki size onu anlatan bir arkadaşınızdan. Cismi, tipi, boyu, vücudundaki yağ/kas oranı önemli değildir. Birini görürsünüz ve o kişi hoşunuza gider: Hoşlanırsınız bir nevi. Tanımak istersiniz onu: kimimiz arkadaşlarına sorar, kimisi onu çeşitli yerlerden araştırır, kimimiz ise muhabbet etmeye çalışır. Ama onu bir şekilde tanımaya çalışır.
 Onunla şakalaşırsın, espriler yaparsın, gülüşürsünüz: Gülüşünü seversin.
 Onunla dertleşirsin, sana derdini açar, sen ona derdini açarsın: Onun dertlerini seversin.
 Birbirinizin dertlerini çözmeye çalışırsınız, elinizden hiçbir şey gelmiyorsa ortak olursunuz birbirinizin derdine: Onun senin derdine çözüm aramaya çalışmasını seversin.
 Onu özlersiniz. Her anınızda özlersiniz: Uzaktayken gülüşünü, yazışırken sesini... Yanındayken bile özlersiniz onu. Onu özlemeyi seversiniz.
 Hüzünlenirsiniz, beraber gözleriniz kızarır, beraber ağlarsınız: Onun göz yaşlarını seversin.
 Beraber hayaller kurarsınız, beraber planlar yaparsınız: Hayal gücünü seversiniz.
 Bazen kavga edersiniz, aranız bozulur ve sonra çözüm bulursunuz: Olumsuzluklar karşısında yılmayışınızı seversiniz.
 Günler, haftalar, aylar, yıllar geçer. Her geçen gün daha da seversiniz. Bir maden misali, en değerli madeni  bulmak için derinlere inersiniz. Gittikçe derinlere. Ve yanınızda tek bir alet vardır: Güven, bir kazma misali. 
 "Aşk" ı arar durursunuz. Ama bulamazsınız, ama hep daha da yaklaşırsınız. Ve bağımlılık yapar, kazdıkça kazarsınız, derinlere indikçe inersiniz. Umudunuzu asla kesmeden "Aşk"ı arar durursunuz.

5 yorum: