İnsanın duygusal ihtiyaçlarında başa oynayan bir gerçek anlaşılmak. Önemsediğimiz birisiyle konuşmak yetmiyor çoğu zaman; anlamak ve anlaşılmak lazım karşılıklı konuşmalarda.
"Aa sen neler çekmişssin canım benim" demek yetmez; insanın o çekilenleri bir şekilde bir an olsun bile kendince hissettiğini göstermesi lazım. Ya da insanları "şu asosyal, bu bencil, şu iki lafı bir araya getiremeyen bir dingil" diye sınıflaştırmak kolay. Da niye agacım, niye? Niye kimse niyesini, nedenini sormuyor bu işin? Gereksiz olduğunu mu düşünüyoruz? Bilmeye ihtiyaç mı duymuyoruz nedir yani? Niye insanları oldukları şeylerin ötesinde görmeye çalışmıyoruz? Umursamamaktan kaynaklı, farkındayım. Ama neden? Bizi bir şekilde umursayan insanları neden umursayamıyoruz? Basit şey lan aslında. Neden? Görünür bir sebebi var mı; yoksa niye böyle oldun kuzum sen? İlla görünür acılar mı çekmemiz lazım hayatımızda birilerinin bizimle ilgili bir şeyleri sorgulaması için? Yahut birinin uçurumun kıyısına mı gelmesi lazım onu görebilmemiz için?
Küçükken insanları anlamaya çalışırdım. "Şunun sebebi vardır, şunun açıklaması vardır" diye kendi kendime söylenirdim. Hataymış. Beni anlamaya çalışan olmadı hiç; hala da yok. Benim onları anlamaya çalıştığım gibi (hatta kibirli zamanlarımda sandığım üzere anladığım gibi) beni anlamaya çalışmadı kimse. İyi misin demedi; neden diye sormadı. Ben de avundum kendi kendime "olsun lan, insanlar beni anlamasa da ben onları anlamaya çalışıyorum" diye. Empati kurabiliyorum diye.
--İyi bir insanım diye.--
Sonra uyandım (uyandıranlara selam olsun). Ben uzun zamandır empati kurmamışım baba. İnsanları anlamamışım, anlamaya çalışmamışım. Hiçbir zaman iyi bir insan olmamışım. Sadece öyleyim diye avutmuşum kendimi; elimde başka bir şey yokmuş. İyi yapıyomuşum aslında, çünkü hala yok. Sadece farkındayım. İyi bir insan olmadığımın farkındayım. Bencilin teki olduğumun farkındayım. Bana değer verenleri anlamaya çalışmadığımın farkındayım. Hayatım boyunca hep 'başkalarının' beni anlaması için uğraştığımın, hala 'başkalarının' bir gün beni anlamaya çalışacağının, bana "Neden?" diye soracağının... "Seni anlıyorum" diyeceğinin hayaliyle yaşadığımın farkındayım. Beni sevenlere nankörlük, görmeyenlere ise fazla fazla yamanmaya çalıştğımın; hepsinin farkındayım.
Farkındalık bi bok değiştirmiyor ama. Yine aynı tas aynı hamam. Elimdekilerin kıymetini bilmeyip (artık bilmeyee çalışıyorum gerçi) hep o 'uzakta' olanın peşinden koşturuyorum (uzakta olan hep değişiyor, 'uzakta' ama hep). Bunu biliyorum, ve değiştiremiyorum. Zamanla değişir diyorlar, ama bu zamanda ben artık birilerini kaybetmek istemiyorum. Kendimi yine kaybetmek istemiyorum. Tek avuntum olan 'insanlığımı' kaybettiğimi anladığımdan beri neyle avunacağımı, yaşayacağımı bilmiyorum (hoş, yaşarız gene o ayrı).
Önem verdiğim insanları anlamak istiyorum. Onlar beni anlamaya çalışsın istiyorum. Uzaklar artık yakın olsun istiyorum. En önemlisi de yakınımdakiler hiiiiçç gitmesin istiyorum; nankörlüğüme aldırmamacasına. Onları da anlamaya çalışmak istiyorum.
Sorun lan. Gördüğünüz insanın göremediğiniz acısını sorun ona. Herkesin belirgin bir sebebi olmuyor çektikleri için. Hoş, olsa da sorun siz. "İyi misin" deyin. "Gerçekten iyi misin" diye üsteleyin, her zaman. Ama her şeye besmele gibi o soruyla başlayın, o soruyla devam edin. Bazı insanların, siz göremesiniz de ('göremesek' de) o soruya ihtiyacı oluyor çünkü. Herkesin var, inkar etmeyin.
"Neden?"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder