28 Mayıs 2019 Salı

Oyun Sonu

"Her başlangıcın bir de sonu vardır." Ünlü bir filmden karizma bir abimizin çok karizma biçimde söylediği bu bilindik laf, yaşanan her şeyi özetler nitelikte aslında. Okul, iş, arkadaşlıklar, aşk, ve en nihayetinde de hayat. Tümünün var bir sonu. Bazısı hayatla bitecek kadar köklüdür; çoğuysa biter başlangıçlarıyla ölüm arası bir yerde.


Okul bitiyor benim de; yani 'sözde'. Üzerinize afiyet, uzattım da biraz. "Sen hiç böyle değildin, niye uzadı okul?" diye soruyor tanıdıklar. 'Delirmek'le meşguldüm babacım, yalnızlıktan sinsi sinsi kafayı yemekle meşguldum. Farkettiğimde dedim "sikerim seni de okulunu da, otur kafanı toparla senden önemli değil ya". İlginçtir ki bu yöntem "illa bitirmem lazım" kafasından daha çok işime yaradı; zira o kafada tek dönemde 5 dersten kalmıştım. Sonraki üç dönemde kaldığım ders sayısı 5i bulmadı. Da 5 ders de baya fazlaymış, geç dank etti kafaya. Naparsın işte; "hallederim" kafası...

Ne diyodum; okul. Elektrik-elektronik mühendisliği okuyorum ben; iş imkanı çok iyi çünkü. Herkes havada kapıyor yeni mezunları. Öyle ya, bu kadar "mühendis ol, asıl iş orada" diyen insan yanılıyor olamaz; değil mi? Valla yanılmışlar kekeler. Bilmiyorum okuyanlardan kaçınız üniversiteye hazırlanıyordur ama yok öyle bir kesinlik. Bölümün yarısından fazlası kara kara düşünüyor nerede çalışacağını; zira öyle bir ortam var ki ya işi yalayıp yutmuş olman lazım iyi bir yerde çalışmak için, ya da çok sağlam torpilin dönmesi lazım. Üniversite ortalaması 3ün üzerinde olan arkadaşlar bile devreleri yakmış durumda (max ortalama 4 zaten); zira şu anda ortalaman ya yüksek lisansta bir işe yarıyor, ya da diplomanın daha afilli durmasını sağlıyor.

Lan konu dağıldı gene; rehberlik hocasına döndük. Bölümdekilerin çoğu için bu son dönemdi. Bitti yani; finito. Artık hepsi birer afilli 'işsiz', ya da 'yeni mezun'; hangisi daha hoş geliyosa işte. Bir mezuniyet törenimiz olur (ben de katılacam çünkü piçlik), sonrasında kim kime dum duma. Kimi evlenir beraber geçen yıllarını taçlandırırcasına, kimi de "Sonra görüşürüz kankeyta" deyip devam eder hayatına; anca düğün ya da özel günlerde görüşmek üzere. Ben şahsen inanmıyorum üniversitedeki arkadaşlıkların (pardon, 'kardeşliklerin') üniden sonra devam edeceğine; ettirebilen varsa helal olsun (şimdi aklıma geldi de; var lan aslında. Helal olsun ne diyeyim...). Kimin nereden geldiği belli değil, nereye gideceği HİÇ belli değil; o yüzden çoğu arkadaşlıkların da pimi çekilecek bu meznuiyetle. 'Hayat gailesi yiaa' denen pezevenk girecek aralarına, zamanlarının çoğunu alacak sömürecek. Bana da olacak bu elbet; afedersiniz sik gibi kalacam ortada en sonunda yine. Bizim tayfa komple yaz okulu yapıyor gerçi (neyse ki, gerçi onların adına sevinmemem gerekiyor saınırm), bir buçuk ay daha geçecek kakara kikiri. Sonrasında da kim kimi nerede görürse işte. "Belki bu sefer arar sorarım sık sık" diyorum da, o kadar değiştiğimi hiiiiçç sanmıyorum.

Bizim elemanlardan bahsedem accuk; benim için önemlerinin farkında olduklarını sanmıyorum çünkü. Eğer yurt odamda yalnız geçirdiğim o üç senenin sonunda delirmediysem, bu elemanlar sayesindedir. O üçüncü sene bana açtıkları evlerinin, döktükleri içlerinin sayesindedir. Kafası benden hallice olanlarla dertleşmelerim sayesindedir. Dışarıdan yabani adamlarız belki, ama iyi insanlar lan aslında; güzel hepsi. Hepsinin bir yerlerden bir tuhaflığı, derinliği var işte; her ne kadar başkaları için alabildiğine sığ ve içimize kapanık olsak da. Kusurlu insanların oluşturduğu kusurlu bir arkadaşlık aslında bizimkisi. Her fırsatta dışarıda gezip tozanlarınkinden daha samimi, daha umursamaz, ve daha acımasız. Çok daha acımasız. Herkesin birbirini geç tanıdığı, bazen sevdiği bazen delirdiği tuhaf bir şey. Bilmiyorum ki ben de tam ney... Ama daha önce tatmadığım bir şey olduğu kesin. Arkadaşlık dedikleri de böyle ilginç bir şey değil mi ki zaten. İnişleri çıkışları olan, insanların birbirine farkında bile olmadan iyi geldiği bir ilişki.

Buna da geç kalmam acı oldu ama. Tıpkı insanları gerçekten dinlemeye, duymaya, güzellikleri de acılar gibi hissetmeye geç kalmam gibi, insanların o savunmasını kırıp gerçekten yakınlarına girmeye çalışmam da geç oldu. İnsanları tanımak için öyle yüzeysel konuşmalar, ortak ilgi alanları yetmiyor; hiç ummadığın yerlerde ve olaylarda tanıyorsun insanları. İnsanın etrafına ördüğü duvarı bir şekilde kırmak gerek; anca o zaman girersin birinin hayatına, gerçekten 'arkadaş, dost' diyebilirsin. Benim için öyle daha doğrusu; genelleme yok. Muhtemelen benim insanların hayatına bodoslama dalmaya çalışmam yanlış olan ama, beceremiyorum öbür türlüsünü işte; becerirsem de nadir. Öküzlük zor zanaat azizim.

Sürekli yanlış zamanda yanlış yerde olan yanlış kişi olarak bu sefer de zamanı pek tutturamadım işin özeti; kısa oldu geçirdiğim zaman dostlarımla. Yaz okulundan sonra çoğu gidecek muhtemelen; kalan sağlarla biraz daha vakit geçirince de ben giderim artık. Bitirmem lazım şu işi; bir ihtimal daha var zira. O ihtimal beni şu an ayakta tutan, geleceğe karşı biraz daha umutlandıran. Hoş, gerçekleşince o ihtimalden de sıkılacam muhtemelen bir süre sonra. Ama şu anda almaya çalıştığım ünvana çektiğim yabancılıktan iyidir be. İşin ilginci, gidersem yine geç kalmış olacam; hem de çoooookk geç. Yanlış zamanda doğru yerde bulunan yanlış adam olacağım bu sefer de. Belki olması gereken budur, bilmiyorum. "Geç olsun güç olmasın" demiş atalarımız. Hem geç hem güç olacak bu seferki, ama değecek bence lan. Elimde pek bir ihtimal kalmadı nasılsa; bir de bunu dener yanılırım. Zamanla nasıl olsa hiçbir zaman (hehe) anlaşamadık; ne yaparsam yapayım uyuşamayacağım kendisiyle. Bir de buradan golunü yerim en azından.

Muhtemelen en boktan yazım oldu bu; ama okuyun lan işiniz ne işte. Okul bitiyor, arkadaşlıklar bitecek, ben çoktan bittim okeye dönüyorum. Hatta ipin ucunu kaçırıp yeniden doğmaya kalkıyorum. Bunun için yeni bir başlangıç mı lazım her şeye? Bilmem, bakcaz. Her şeye geç kalan adam bir kere de geç bir başlangıç yapar, olur biter. Ya da bitmez işte, her ne olursa. Bağlayamadım yazının sonunu, mazur görün. Kendinize iyi bakın, geç de kalmayın. Hadi çüüz.

('Oyun sonu' kavramından bahsetmezsem rahat edemeyecem. İsmi son zamanlarda çıkmış başka bir meşhur filmden arakladım öncelikle. Satrançta veyahut benim için herhangi bir oyunda sadece en önemli ve kritik elemanların kaldığı evredir oyun sonu. Ki, hayatımdaki herhangi bir olay için bu eleman genelde bitek ben oluyorum. Bana her gün oyun sonu yani. Saygılar.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder