Nasıl ki aşçılığı sınıfta değil de mutfakta öğreniyorsak. Seni sevmeyi
de senin yanında öğrenmem gerekiyor sanırım.
Yalnızken tam bir ahmak
gibi dolaşıyorum. Telefonum ışığı ile dağınık odamda telefonumu arıyorum
saatlerce. Karşıdan karşıya geçerken sağıma soluma bakmıyorum. Motoru
açılmamış arabalara ve kulaklarıma güveniyorum sadece. Dişlerimi
fırçaladıktan hemen sonra yakıyorum sigaramı. Gözlüklerimi sildikten beş
dakika sonra dokunuyorum camlarına. Bazen yemeğe iki defa tuz atıyorum.
Bazen yapmaya çalıştığımdan bambaşka bir yemek yapıyorum. Gece lambası
ve odanın ışığı yanarken masa lambamı da açıyorum. Ama odam hala
karanlık geliyor bana. Saate genelde bakmıyorum. Kaç gibi uyuyacağımı
kaçta uyanacağımı pek önemsemiyorum. Bu işleri bana matematik hesabı
yaptıran alarm programına bıraktım. O ilgileniyor. Bugün günlerden ne
hiçbir fikrim yok. Hangi ay ve kaçıncı gündeyiz. Bilmiyorum. Ama
bildiğim bir şey var. Seni ilk gördüğüm günün üstünden ellidört, son
görüşümün üstünden ise yalnızda otuziki dakika geçti. Hala kalbimin
içimde attığına inanmıyorum. Sanki vücudumun dışında bir yerlerde. Sanki
o artık bana ait değil. Bilemiyorum.
Zaten seni nasıl delice seveceğimi bile bilemezken.
Sana nasıl aşık olduğumun hayreti içerisindeyim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder