23 Haziran 2016 Perşembe

İltifat Mahallesi'nden


Zamanında dedi ben de sevmiştim birini.

Bir insan böyle konuşuyorsa yaradır diye düşünürüm hep, sormam nedenini. Ömrüm boyunca inandım; bir insan yalnızca bir insana verebilirdi tüm kalbini. Bir kalbi vermek zordur çünkü. Bir kalbi tüm çıplaklığıyla birisine emanet etmek, tüm sınırlarını yok saymak demektir.
Ben sormadım, Ayhan abi de anlatmadı hemen zaten. Ayhan abi böyledir.
Hani hayatınızda böyle insanlar olur bazen; geçmişindeki birçok yara ile yine de hayata tutunmaya çalışan kanaatkar insanlar. Derdi veren, bu derdi çekebilene veriyor işte neyleyelim imtihan dünyası. Ayhan abi de bu derdi en güzel şekilde taşıyabilenlerdendir. "Dertsiz insanoğlu mu olurmuş yahu!" der her zaman. Derttir insanı, insan yapan. Ayhan abi güzel insandır. Ben onu bildim bileli bizim mahalledeydi. Yeri geldi bizimle tek kale maç yaptı yeri geldi kavgamıza karışıp abilik yaptı yeri geldi yüzümüzü birkaç dondurma ile güldürdü. Ama hep abiydi. İnsanların bazen böyle abileri olur; öz değildir ama ne zaman başın sıkışsa ilk koşacağındır, ilk sevincini, ilk umudunu paylaştığın abilerdir bunlar. 
Âh be Ayhan abi!
Ben şimdi burada size ne kadar onu anlatsam da hep bir güzel yanını daha söylememişim gibi hissedeceğim, hep eksik kalmış gibi. Hâlbuki ona nasıl birisin sen yahu diye sorsanız bir gârib olduğunu söyler. Kendisini hep bir umutsuz vaka ile adlandırır, bilmez ki nice gençlere umut kapısı olmuştur. Edebiyle, duruşuyla, konuşmasıyla, susmasıyla...
Ayhan abi öz abimdir desem yeridir. Ben, Suat.
İltifat mahallesinin huysuz, asi, yerinde durmaz çocuğu. Doğduğumda babannemleydim, hâlâ babannemleyim. İşte bir de Ayhan abi. Mahallenin 8 numaralı evinde büyüdüm. Ne ev ama! Ne zaman bir top çarpsa "Ne zaman yıkılacak ulan bu?" diye düşünürüm hep, öyle eski bir ev. Bana sorsanız dünyanın en eski, pis evi. Bir de Ayhan abiye sorun misal, sorun da farkımızı anlayın. "Yadigâr be, nasıl da dayanıyor hâlâ yıllara inat!" der büyük ihtimalle. Ayhan abi bu, ona desen ki "Tüm dünya üzerime geliyor Ayhan abi öldüreceğim kendimi!" o sana der ki "Her şeyin üzerine geldiğine emin misin? Aralarda küçük mucizeler vardır da sen dikkat etmemişsindir."
Gözünü sevdiğim Ayhan abim be!
Bakın yine başlamışım ya onu anlatmaya, unuttum ne dediğimi!
Ben bi kızı çok sevdim, yani sevdim sandım. Sevdim sanılır mı diyeceksiniz belki de ama bunu nasıl anlatmam gerek bilmiyorum. Ben bu kızın sevdasından yanarken Ayhan abiyle karşılaşınca anladım sevdim sandığımı. 
Ayhan abi gençliğinde bi kız sevmiş. Eskiden böyle biri değilmiş tabi, yani durulmadan önceki zamanlarıymış Ayhan abinin. Elde iş yok güç yok. Kızı sevmiş, kız da onu sevmiş. Ayhan abim sevilmeyecek insan mı ki! Gel gör ki kızın ailesi razı gelmemiş. Onların gözünde Ayhan abi kızlarını rahata kavuşturamayacak bir serseri. Ne Ayhan abi ne de kız vazgeçmiş. Sürekli buluşmuşlar bir yerlerde, sürekli mektup yazmışlar içlerinden geldiğince. Sonra ne mi olmuş? Kız evlenmiş, başka birisiyle.
Ayhan abi bunu bana ilk anlattığında bizim evin bahçesindeydik. Bir ayak uçlarına bi' gökyüzüne baktı, bana bakamadı. Elleri birbirine kenetlenmiş, sanki hiç söylemek istemiyor gibiydi. Yıllardır tanıdığım Ayhan abiyi böyle görmek bile yetmişti. Zaten konuşmanın başından belliydi. "Zamanında ben de sevmiştim birini..." onca vazgeçişleri, isyanları, sitemleri, hüzünleri, hayal kırıklarını barındırır bu cümle. Bir yara kabuk bağladıktan sonra o kabuğu koparmak gibiydi bu cümlenin başlangıcı.
Keşke hiç anlatmasaydı diye düşündüm. Kabuklar açılınca, insanın canı daha çok yanardı çünkü. 
Ayhan abi derin bi nefes aldı ve kısık bir sesle, "Sonra işte, sonra o... Başkasıyla evlendi be abim" dedi. Sanki bir mızrağı saplamışlardı o an ona. Avuçiçlerinin terini dizkapaklarına yapışmış pantolona sürdükten sonra ayaklandı birden bire. Sağa ilerledi, sola ilerledi, durdu, bir derin nefes daha aldı ve oturdu tekrar yanıma.
Ayhan abi, ben onu bildim bileli bizimle. Yolu buraya nasıl düştü, ne yaralarla başbaşa kalıp, nerelerini kanatıp buraya kadar geldi bilmem. Ama beklemiş kızı, çok beklemiş hatta.
Öyle bir bekleyiş ki hâlâ gözlerine baksanız görürsünüz.
Ben Suat, İltifat mahallesinin haylaz çocuğu. Bir kızı sevdim; kız beni sevmedi, ben de vazgeçtim. Hâlbuki vazgeçilmezmiş asıl sevmekten, öyle hesaplamalar girmezmiş gerçek sevdaya; Ayhan abinin gözlerine bakınca öğrendim. 
Âh be Ayhan abim, ne güzel insansın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder