13 Temmuz 2020 Pazartesi

Arafta Bir An

İç içe geçmiş şekiller, sesler, hayatlar...

Bilinçaltında verdiği sürekli savaş, yorgun düşürmüştü en sonunda körpe bedenini. Ve şimdi, her şeyin sonunda, algılayabildiği ve anımsayabildiği her şey birbirine geçmişti işte.

Bir güneş huzmesinin sabahı kaplayan sis perdesini aralaması gibi sızdı uykusuna bilinci. Uyuyordu, uyuyacaktı; ama bir an için, uyandı.

Soğuk. Dışarısıyla ilgili tek hissedebildiği buydu. Bir an sonra, bedenini hissedebilmeye başladı. Ama, hissettiği 'şey' onun bedeni değildi; olamazdı da. Bir insan, o insanın bedeni, o kadar uyuşup, hissizleşemezdi.

Tüm o hissizliğine rağmen vücudundaki fazlalıkları farketmeye başladı. Ağırlık yapan bir şeyler vardı üstünde. 'İçinde'. O ağırlık hissini verenleri ayırt edemese de diğerlerinin, içindekilerin, ne olduğunu anlayamamasına imkan yoktu.

Borular. Vücuduna algısının bilmezden gelemeyeceği kadar girmiş borular. Boğazında, göğsünde... Hissedebildiği her yerinde. Bir an bunların ne olduğunu düşündü. Neden vücudunda olduğunu.

Farketti sonra arafta kalmış bilincine rağmen; yoğun bakımdaydı. Uzun zamandır haberlerde duyduğu 'tüplü' bir şeye bağlı olmalıydı. Bilincinin ardında bir gayretle anımsamaya çalıştı, kendisine nefes aldırıp verdirdiğini yavaş yavaş farkettiği şeyi. Her ne olduysa, birden onsuz nefes alamaz hale gelmişti.

"Entübe". Kelime buydu. Entübe olmuş bir şekilde, yoğun bakımda yatıyordu.

Neden burada olduğunu merak etti. Hafızasında kayıp bir parça vardı, ve aramasına rağmen bulamıyordu onu. Uyuşmuş vücudu ne sorunu olduğunu fizîken bulmasını engelliyordu.

Trafik kazası? Yanlış zamanda yanlış yerde olmaktı belki suçu. Hiçbir hatası olmadan ölen çok insana şahit olmuştu zamanında. Ya da ölümden dönen... Pisi pisine bütün hayatı bir anda değişen, alt üst olan, ya da biten ne çok insan vardı.

Şu lanet virüs mü yakalamıştı yoksa onu sonunda? Bir an korktu. Çok korktu. Ailesi aklına gelmişti. Böyle bir virüs ona bunu yaparsa, yaşını almış insanlara neler yapmazdı ki?

Kalbi sonunda kendi isteğiyle durmayı mı seçmişti acaba? O kadar çok hırpalanmış, yıpranmıştı ki... Belki yorgun düşmüştü sonunda her ufak, önemsiz şeye üzülmekten. Bir kalp çok kırılırsa fiziksel olarak bozulabiliyordu belki de.

Dikkatsizce açıldığında boğulmuş muydu yoksa o gün? O gün denize girdi mi onu bile hatırlamıyordu ki. Hangi gün olduğunu da bilmiyordu zaten. Araftaki bilinci belli belirsiz neşelendi. Buradayken bile önemsiz soruları soruyordu. Ölmenin ne çok yolu olduğunu o an farketti. Bir insanın bütün geçmişi, geleceği, planları, hissettikleri... Kendisi işte. Tamamıyla - tüm düşünceleri, hisleriyle bir insanın tamamen yokolması bir anlık bir işti. Kendi hatası ya da değil... Yitmek, gitmek çok ani ve yaşaması kolay bir felaketti.

İşte, nasıl olduğunu bile bilmeksizin, bir anda silinmişti. Gözünden - korku, hüzün ve bir insanın sadece her şeyin sonunda olduğunu farkedebileceği kadar 'şanslı' olduğu o anda kapılabileceği açıklanamaz bir ruh hali sebebiyle - bir damla yaş aktı. Belli belirsiz rahatsız oldu yine. Yaşları yastığını ıslatacaktı. Çok sevdiği biçimde yan bile dönemediğini farkettiğinde bir yaş daha aktı gözünden; her şeyin sonunda sırf rahatsız gitmek zorunda kalacağı için ağladığından belli belirsiz bir suçluluk hissetti.

"Söylemeliydim" diye düşündü usulca. Burada, ölüm döşeğinde bile aklına bir anda 'o'nun gelmesi rahatsız etmişti yorgun kalbini. "Zamanım varken, 'yarına bırak'madan söylemeliydim."

Ne söylemeliydi? Bilmiyordu ki. Yaşarken bulamadığı şeyi ölüm döşeğinde hiç bulamayacaktı. Ama bir şey söyleyebilmeyi isterdi. Yaşamıyla kendisine umut olan insana içindekileri anlatabilmeyi çok, çok isterdi. Lâkin heyhât, yeterli değildi istemek. Bunca zamanı korkarak, çekinerek harcamıştı ve şimdi, kalbinde anlamlandıramadığı bir buruklukla gitmek zorundaydı. Birer damla daha yaş aktı gözlerinden; kendisi ve onun için. Kendisi için anlamını ona anlatabilmeyi ne çok isterdi...

Dış dünyayı sadece belli belirsiz hissedebilen bilinci, aniden değişen ve yükselen sesleri de algılayamamıştı elbette. Kalbi alarm veriyordu, ve bilinci bunu bile algılayamayacak kadar kapanmıştı hissettirmeden. Son sefer olduğunun farkında olsa çok yazık olduğunu düşüneceği tek bir düşünceyle tamamen yitirdi bilincini.


Söylemeliydim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder