8 Mart 2016 Salı

Bir Kaplumbağa Masalı

Bir kaplumbağanın kalp atışlarını kim duyabilir okyanusta? Bir masa bıraktım bodrum katında şimdi onun kadar yalnızım, ahı tutar mı bir masanın?
Düşüyorum düşmek bitmiyor. Her şeyin bir sonu var dememiş miydi bilmem kim. Kör karanlık olmasaydı düştüğüm yer tutunurdum belki. Alışıyor mu insanoğlu buna? Ben alışamadım bir kukla aldım onunla oynuyorum ama öyle oyunlar gördüm ki bu oyun çok temiz olmadı mı? Ahı tutar mı bir masanın tuttu. Ben çok üzülmüştüm, yetmedi. Saray soytarıları da ağlar mı bilmiyorum. Bilmediğim o kadar şeyin içinden bunu da bilmiyorum. Bir de bilmek istemediklerim var artık. Ormanlar var, güzel kadınlar, dört nala koşan atlar, ağır ağır inen yağmurlar da oluyor bazen gönlüme. Ağlıyorum yağmurdan mı bilmiyorum, gülüp geçiyorum sonra ne önemi var yağmurların yıldızların. Saray soytarıları da bakar mı yıldızlara, dinler mi yağmurun sesini? O toprak kokusu olmuyor her zaman. Kaplumbağam öldü benim gömdük onu kardeşimle sonra unuttuk. Unutmak ne uzun kelime ne zor söylemesi soytarılarda unutur mu? Ben unutmadım anılar silik silik oluyor bazen ama o bıraktığı tortu kalbinin hemen üstünde geçmiyor. Neyi unutmak istediğimi hatırlayamıyorum bazen hatta unutmak isteyip istemediğimi bile bilmiyorum. Un ufak etmek ne kadar zor seni seninle geçen günleri en kötüsü ne biliyor musun? İyi günler daha silik kötü günler o kadar canlı ki. Soytarılar da kızar mı böyle? Aklımda o kadar saçma sorular var ki bir izmarit kaç yıl daha yaşar, bir tren ne zaman emekliye ayrılır, sen neden bu kadar üzgünsün. Ben en iyisi gideyim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder