2 Nisan 2015 Perşembe

Zedelenmiş Hayatlar

   '' Aklımla henüz tanışmadığım yıllarda, daha 6 yaşımda, elime tutuşturulmuş birkaç paket peçeteyle Kızılay metrosunun kepenkleri kapanmadan yetişip kartondan koltuğuma yatacağım anı heyecanla bekler, bir oyuncağım bile olmadan peçete paketlerinin cırt cırtlarını açıp kapatarak eğlenir, babamın hiç tanımadığım insanların önünde diz çöküp ‘’Abi boyayayım mı?’’ demesine anlam vermeye çalışırdım ve daha o yaşta bile dünyadaki en zedelenmiş hayata sahip olduğumu içten içe bilirdim.
Babamla el ele Kızılay’da yürümedik yol, girmedik ara sokak bırakmadan en iyi ve tek yaptığımız şeyi yapardık. Hayatın bize verdiği tiratları, bu kaybolmuş şehrin her kendini kaybetmiş boşluğuna haykırırdık. Arada bir oturur ve yankılarımızdaki çaresizliğe ağlardık. Birkaç kuruş karımıza kıyıp bir paket peçete açıp gözyaşlarımızı dindirmeye çalışırdık karşılıklı. Bazen babam sırf beni güldürebilmek için ayakkabı boyasından bir parmak çalıp yüzüne sürer, ayakkabı fırçasını bir silah gibi doğrultup komando taklidi yapardı. Belki bir yorgana sarılmak ne demek bilmezdim, ama sevginin tam karşılığının kalbinde attığı iki insandan biriydim ben… En azından bunun dışındaki hiçbir gerçeği kabul etmeyecek kadar mutlu bir zedelenmişliğin içindeydim… ''


    Üzerinde çalıştığım kitabımın ilk paragrafı, sizlerle paylaşmak istedim..

1 yorum: