24 Ocak 2015 Cumartesi

Ağır Bir Ders

Odanın sessizliğinde boğuluyorum. Öyle bir sessizlik ki bu sağır olmuş gibiyim. 
Karanlık düşüncelerime ışık, gece lambam var elimde kalan. İşte istediğim yaşam(!)
Gerçi nezle olmasam belki her şey daha iyi olurdu ya, neyse. Kendime gelmeye çalışıyorum işte. 
Öyle çok çığlığım var ki içimde, söylenmeyi bekleyen sözlerim... Hepsini bastırıp, susturuyorum. İnsanlara anlatacak bir şeyim kalmamış. Bir, ben kalmışım içimde. Hem ben bana yeterim. Hep yettim. 
Özlemini çektiğim anılarım var. Mutluluk dolu denizlerim. Ellerinden tutup, yürüdüğüm sahillerim. Sahi hepsi gelip gecti mi? Tanıdığımız martılar hala aynı denizin üstünde uçarken, ben neyden kaçıyorum? Bilmiyorum. 
Hala yaralıyor beni. Bir bütünün parçası kendine zarar verdiğinde öteki parçada yara almaz mı ? 
Yaralarım kabuk bağlamadan başka yaralar almak, öldüren bu beni. Susturan bu. 
Sözlerimizi duvarlarına çarparak kırdığımız bir evimiz var simdi. 
O ev eskilerde hikayeleri kıskandırırken, kararlarımızla kâbuslara taş çıkartır olduk. Kapkaranlık köşemde kalakaldıkça hatalar yapar oldum. Ben karanlıktan çok korkarım. 
Ne kayıplar verdim, kimler uğruna. Şimdi sorsan hiçbiri yok yanımda. Ne kardeşlikler gördüm ben, ufacık şeylerle yok olup giden. 
Herkesi kendin sanmayacaksın işte. Sonra böyle kalakalıyorsun. Evet hayat daima unutulmaz derslerine devam ediyor. Ağır bir ders:
Herkes gelip gidiyor, ama kimisi delip de gidiyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder