11 Şubat 2020 Salı

On birleri sevmem


Her yazıda olduğu gibi yine bir şarkı eşliğinde yazıyorum; Rota - Son Kez


Bugün on bir Şubat ama ben on birleri sevmem 
Çünkü 11 Ağustos 2018 yüzünden.
Ne mi oldu o tarihte?
Ah neler olmadı ki…
Sen sorsan da ben nasıl anlatsam bilemesem.
Ama anlatacağım
Anlatmam lazım, kurtulmam lazım bu illetten.
Nasıl mı?
Ağlamalı yazdığım nice cümlelerle anlayacaksın;
Şayet anlamak istersen.

Yirmi bir yaşındaydım yaz okulundan çıkmış hayallere dalmıştım
Amacım ortalamamı yükseltmekti çünkü yüksek lisans yapacaktım. 
Her güzel an bir şekilde bitiyormuş yaşayınca öğrendim yine eskilerde olduğu gibi
Nasıl diye sorma işte 11 Ağustos günü olanlar oldu; beklenmedik bir kaza.

Yaz okulunda her şey güzel gidiyordu; felsefe ve seçmeli tarih dersi almıştım
Üçüncü sınıf derslerim yoğun olmasın ve felsefe puanım ortalamamı yükseltsin diye
Ne güzel geçti dersler bir şekilde ve karar verdim karadeniz turuna gitmeye
Çünkü tuğba ablam sinopta, sergen rizede, dayımın biri orduda, biri trabzonda idi.
Amacım hepsini tek tek gezmekti, görmekti. Tatmaktı oraların özel gıdalarını ya da çaylarını
Sonra belki azerbayzana gidilirdi, yeğenlerimi oldukça görürdüm, severdim, koklardım.
Tüm bunlar vardı aklımda..
Ama hiç aklımdaki gibi olmadı biliyor musun?
Keşke olsaydı aklımdaki gibi.
Keşke keşke keşke..
Keşke’leri de hiç sevmem oysa.

Okuldan feyza da bana, aileme güvenerek izin aldı ailesinden karadeniz turu için
Öyle ya da böyle yabancı yerlere gitmiyorduk ki, candan kandan insanlara gidiyorduk
Ailesi izin verdi çünkü ailem oradaydı. Feyza da benim ailem gibiydi. Ta ki kazaya kadar. 
Sonra hepsi bitti, gitti. 
Kalakaldık yarım. 

Rizeyle başlayacaktık karadeniz turuna çünkü oradan ordu, artvin gibi yerler yapıp
Azerbaycana geçmek daha kolaydı. 
Ayder yaylasına çıkacaktık ayaklarımız kesilecekti salıncak sayesinde
Planlar ne de hoştu de mi?
Daha yola çıkmadan nenemlere gittim, onları göreyim konuşayım son kez diye;
Son kez diyorum çünkü hissettim o gidişin beni başka yerlere götüreceğini.
Vücut temizliği bile yaptım o bilmem kaç saatlik yola çıkmadan önce
Ölüm var uzun yol bu demiştim.
İlk kez aldığım ve giyemediğim yağmurluğumu, 
en sevdiğim yeşil sütyenimi ve diğer en sevdiğim eşyaları ilk kez giyme kararı aldım
ve giydim.
Çünkü bir daha giyme şansım olmayacaktı, içime doğmuştu.
Kendimi abdal görmem ama zaman zaman abdala malum olurmuş onu gördüm, yaşadım bu denli ciddi bir olayda. 
Dedemlere gittim her şey çok güzel, görüştük, öpüştük..
“Dede dedim ne olur dua et bana uzun yol sonuçta..” dedem “sağ salim gidip geleceksin tabii okurum her gün okuyorum” dedi
Ama her gün gibi, her gidiş gibi bir gidiş olmayacaktı
Ne bilsin kaç yaşındaki adamla kadın?
Nasıl anlatırım bu gidiş farklı bir gidiş ey dede, ey nene diye?
Anca helalleşir, evden çıkar ve döner bir daha helalleşirim.
Şaşırırlar neden helalleştin bu kadar diye. 
“Uzun yol ve ilk kez gidiyorum ne olur ne olmaz dede” derim anca, ötesi gelmez. 
Kapıdan çıkınca bile eve geri dönüp baktığımı bilirim bir daha bu yollardan bu camlardan bakamayacaksın merve diyerek.
Ne bilirim bu hisler ya da düşünceler bir sürelik de olsa gerçek olacak?
Aileme ölüm haberim gidecek?
Ne bilirdim kaza anında uyanamayacaksın merve; bu hayata dair hatırladığın son sahneler hiçbir zaman sonunu göremeyeceğin bir tünel ve hiçbir zaman devamını ya da tamamını göremeyeceğin bir tır olacak, diye düşünecektim. 
Ne bilecektim velibağ konusu konuşurken çat diye yanımızdaki tırdan bir demir parçası kopup benim camımı kırarak başıma çarpacak ya da bana göre başıma girecek?
Ne bilirdim sergen yanlış yerde yanlış makas atacak ve öndeki tekeri patlayan tıra çarpacak?
Ne bilecektim dur sergen diye çıldırmama rağmen durmayacak ve ben el frenini çekeceğim?
Ne bileceğim feyza en son benim çığlığımı duyacak?
Ne bileceğim sergen inip “merve öldü, merve öldü” diyip duracak
Ve ben bağırdığımı sanarak “ hayır sergen ölmedim yaşıyorum gel beni çıkar, canım yanıyor” diyeceğim.
Ne bileceğim tüm bunlar gerçekleşecek?
Ne bileceğim iki tır arası sıkışıp uyanamayacağımızı fark edince feyzanın hakkını nasıl öderim öbür tarafta diyeceğimi?
Ne bileceğim ailesinin hakkını, güvenini nasıl ödeyeceğimi?
“sergen ambulansı ara gelsinler, canım yanıyor” cümleleri ne bileceğim içimde donup kalacak,
Arabada pus olup kan olup kalacak.
Ne bileceğim onca gezi hayali otobüsten indikten on dakika sonra son bulacak?
Yoğun bakımlardan kalma izimde kaza sanki 15 dakika sonra olmuş gibi dövme olarak var olacak?
Ne bileceğim söylesene?
Neyi ne bileceğim allasen?
Hiçbir şeyi bilmiyorum bu hayata dair.
Öğrendiğim en ağır şey “aldığın nefesi verme garantin yokmuş be merve” oldu. 
Hepsi bu.
Ne bileceğim kaza yerinden mehmet abinin geçeceğini?
Ne bileceğim ona “abi beni çıkarma önce sergeni bir döv, kendine gelsin sonra beni çıkarırsın” dieceğimi?
“sana yardımcı olur abi”..
“beni buradan çıkar ne istersen veririm abi”..
“gezmeye gelmiştik abi”..
“abi minoset ve novalgin alerjm var lütfen onları takma bana”..
“vücudum atıyor o ilaçlarda”..
“sivil sivil”..
“abi en sevdiğim iç çamaşırımı ve bir daha hiç giyemeyeceğim yağmurluğumu giydim hem yeni aldım bunu.. olur da kalbim durursa kesme bunları olur mu? Çıkar başımdan, inan rahatsız olmam.”..
“abi en sevdiğim, üçüncü abi gibi gördüğüm biri aldı bu kolyeyi bana, onu de kesme olur mu? Başımdan geçiyor, geçirerek çıkar ve telefonumun falan yanına koy olur mu?”
“takmayın, serum falan istemiyorum. Takmayın canım yanıyor.”
….
Hastaneye giriyorum;
Ambulanstan indim ve feyzayı gördüm bir sedyede, mehmet abi çekiyor benim sedyeyi; “merve hastaneye geldik bak sohbet ede ede”diyor..
Yokum.
Bir cam kenarındayım mehmet abi çıldırıyor “ne demek bu kız orospu mu tek başına ne işi var deyip müdahale etmiyorsunuz?”..
Yokum.
Doktorun sesini duyuyorum; “müdahale etmeyin bu kıza, tek başına ne işi var orospu mudur nedir bilinmez”
Başımı kaldırıp “ben orospu deği…” derken..
Yine yokum.
Siyasi insanları görüyorum üç dört tane, kahverengi, siyah kıyafetler (takım elbiseler);
“merve altıntaşa iyi bakılacak ne demek müdahale yok?!” derken
Herkes koşturuyor “merve hanım, merve hanım.. hanım”..
Ve ben şunu düşünüyorum; “siyasette dayın yoksa öl olmuş bu ülke ne yaz..”
Yine yokum.
Yok.
Yok.
Yok.
….
On üç günün on birinde ben yokum.
Ailem ölümü alma düşüncesi ile çıkmış yola, bense karadeniz turu diye evden çıkıp öbür dünyaya varmışım. 
Kimin umrunda tüm bunlar?
Sevenlerimin, ailemin, yusufun, hüdanurun..
Ve geri kalan nice sevenlerin..
..
Ne mi oldu öbür dünyada?
“tarafını seç hangi kapıdan geçeceğin sana kalmış” dediler.
“nasıl yani ben öldüm ve siz beni bir kapıdan geçirmeyecek misiniz?” diye sordum.
“hayır ölmedin, hangi kapıdan geçeceğin dünyada neler yaptığına bağlı olarak netleşecek” dedi
Ve ben anlamsızca bakıyorum..
Anlamsız baktığımı sandığım anlarda öldüm sanıp can çekişen nice insan ruhu görüyorum!
Nasıl can çekişiyorlar, nasıl kan kırmızısı her yer!
Nasıl yeşillik, cennet dedikleri yer!
Nasıl bir adalet iki tarafa da giden insanların yaşamlarının karşılığı!
Ah!
….
Hayal mi tüm bunlar?
Halisünasyon mu yoksa hepsi?
Çok düşündüm ve sordum hocalara,imamlara
“merve bir kere bile kalp dursa ruh öbür tarafa gider sen en az üç kere durmadan bahsediyorsun.. gördüklerin gerçek.. ilk uyandığın zaman “gitmeyin, beni burada yalnız bırakmayın, canları yanıyor, ölecekler” demelerin boşuna değildi.” Cümleleri ile karşılaştım.
21 yıllık ömrüm hissettirdi milyonlarca yıllık bir hayat. Nasıl bir ilişki bu böyle?
Söylesene?
Lütfen söyle!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder