12 Eylül 2018 Çarşamba

Yıldız söndü.

Hayat garip. 
Ben daha garibim, 
sorunlu, bencil ve pişman.
Nefret dolu, kendine düşman.
Neyin peşindeyim?
Yine ne yaptım, 
yüzüm gözüm ne halde. 
Ne bu kesikler, morluklar?

Düşünmedim. 
Sadece bekledim.
Dört mevsim bekledim, 
hiç umut yokken havada.
Kışı neden sevdiğimi bilmezken bile.
Değişik hissettiriyordu bana, 
sanki bir şeylere kavuşacakmışız gibi geliyordu.
Ama artık eskisi gibi değil.
Yaza çabuk ulaşmak için kışı iyi geçirmekti derdim galiba. 
Kışı severken bile yazı bekledim çünkü.
Tahayyül etmekti bütün işim,
Bir yıldızımın olmasını.
Mevzu derindi, 
aceleye gelsin istemedim.
İçimi ısıtacak o yazı,
o yazın en parlak yıldızını bekledim.
Sonra... Yüzüm güldü, işim rast gitti.
Bir yıldız parladı gözüme, 
tarif edilemeyecek bir güzellikte.
Benim yıldızım sensin dedim,
duydu mu acaba? 
Emin değilim. 
Olsun, benimdi artık o. 
Yol göstericim olacaktı,
huzura, mutluluğa, sevgiliye giden yolda.
Bazen uzak uzaktan uzağa sevdim,
bazen de mutluluktan yanına uçarak.
Başımı rahat koydum yatağa, 
gitmeyeceğine inanarak. 
Gitti, kaybettim onu. 
Hiçbir yıldız parlamıyor artık.
Ne ışık kaldı, ne yol. 
Kaybettim kendimi. 
Hayallerimi. 
Üzüldüm, çok üzüldüm, 
ağladım da hatta, yastığa sarıla sarıla
sessiz sessiz, ağladım. 
Canım yandı, hayal kırıklığına uğradım.
Yine, yine ve yine. 
Yalnız bırakıldım, 
yine bir çelme takıldı, 
yine bir umut ışığı söndü. 
‘’Kaderimiz buymuş.’’
Kader, de geç..
Alıştım. 
Alışıyorsun,
unutuyorsun, 
geçiyor da hatta. 
Geçecek tabi, neler geçmedi ki,
ama mesele o değil.
Mesele anlaşılmak, 
sevilmek, sevmek, 
sahip çıkmak, benimsemek
mesele ruhunu birleştirmek.
Mesele ilişkinin bitmesi, 
acının, öfkenin, sevginin 
geçip geçmemesi değil.


Mesele, insanların hayatından nasıl geçtiği.








    
        

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder