24 Temmuz 2015 Cuma

Unutulanları neyleyelim

Anlatacak ne de çok şeyimiz var diye söze başlamalıydım. Fakat nota doğru, ses yanlış.
Kızdıklarım incinilmişlikleri çarşaf misali örtüyor yine.

Apar topar topluyorum zihnimin ücra köşelerinde kalıp kalabilecekleri.
Eve misafir geleceğini son saniyede öğrenmişim sayın.
Bazen boşlukları dolduruyorum kucağıma, onları taşıyorum az öteye.
Asıl insanı sağır edenin sessizlik olduğunu öğrendiğimden beri misafirlere hoş beş etmiyorum.
'Fakirsen gururlu olmalıydın, açım diyorsan tokluğu da bilmişsin demekti.
Göz kapaklarını aralayacak kuvvetin olmasa da güçlüyüm diyorsan yorgunsun demek oluyordu.
Kadeh tokuşturacak kafalarla çay demlemekten geliyordu unutulanların güzelliği.
Bahsini en çok geçirmek istediğin yerde susabilmeyi öğrenmenin huzurunu içiyordun zamanla.
Ama yavaşça. Ağzı yakmadan.'
Yazarken ellerime takılıyor gözlerim arada.
Yaşlandığımda şunlarda belirginleşen damarları göremeyecekti asla. Pek bir çirkin olur zaten diye düşünüyorum sonra.
Nerde kalmıştım.
Unutmayı alışkanlık haline getirtmeseler iyi.
'Yalana başlatırdı unutulanlar. Yeşilayın el atamayacağı bağımlılıklara bulaşmamalıydı halbuki.
Çabuk yaşlandırırdı şu meretler.
Denizin elini tutup bir kaşık suya bıraktırırdı bunlar. 
Kusursuz acı olmaz.
Özlemlerin yüzünde biriken kırışıklıklardan anlaşılır mesela geçen zaman.
Coşmuş bir şelale misali, kanı deli akan genç misalidir başlarda özlemeler.
Geceler gündüzleri ne diye affetmiyor böylesine diye düşünmeye başlar günler art arda tekrarlanınca.
Bir huzur evinde hayırsız evladını bekleyen ömrü az kalmış ihtiyar gibi hislenir.
Öncekinden ne farkı vardı bugünün de diye sanrılar yankılanır bir süre sonra özlemlerin gözbebeklerinde.
Karşı odadaki teyzenin papağanıyla dertleşmeye başlar bizim ihtiyar.
Bir anlattığını bir daha anlatır sanır ki anlatacak ne de çok şeyi var.
Yıllar geçince gövdesine kabuk saran ağaçlardan farksız insanlar.
Hele özlemler.
İhtiyarın dili damağı kurudukça fayda etmez bardaklarca su.
Evladı gelmediğinden şerbet içse zehrolur ağzına özlemlerin.
Şiir okunsa ağıtlar  yakılır kulaklarında.
Özlemeler de yitirilir. '
Unutulanlara eşlik eder bilmem nereye kadar.
Güneşe iştahla yönelen ay çiçeği gördüğüne bir bakmışsın yaprakları kömür karasına bezenmiş fesleğene dönmüş.
Yazarken de belirginleşiyor damarlar. Deniz mavisine benzetiyorum onları.
Denizler akıtıyorum içimden. Unutulanların yapamayacağı cinsten.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder