1 Nisan 2015 Çarşamba

İkinci Son

Uyandım. Yastığımı aradım. Yere uzanıp aldım. Başımın altına koydum. Bir sigara yaktım. Hiçbir şey düşünmedim.
Bitti. Diğer izmaritlerin üstünde söndürdüm. Giyindim. Dışarıdayım. Bir duvar yazısı gördüğüm an aklıma geldin. Düşünmeye başladım. Yazıyı hala hatırlayamıyorum. Sen aklıma geldiğin an sadece “sen” oluyorsun aklımda. Sen aklıma gelince eve döndüm. Hani şu camları gazete kaplı ev. İlk seviştiğimiz yer. Hala aynı yer yatağı. Hala aynı masa ve bir sandalye. Onlarca mektup var bir ayakkabı kutusunda. Gözyaşım ile nemlenmiş. Gideceği adresi bilmeyen mektuplar. İlki yaklaşık iki yıl öncesine dayanıyor. Şimdi yavaş yavaş göndereceğim mektupları. Son mektubum bu. İlkini ilk oturduğumuz banka göndereceğim, ikincisini şu mor çiçekli eve, üçüncüsü Uzun Çarşı Simitçisine. Belki hatırlar onlar bizi. Belki de sen oralardayken mektubu görürsün. Tanıman zor olmaz. Bana yolladığın mektupların zarflarını kullandım her birinde.”Sen” kokan zarfları.
Bildiğim birkaç şey var. Bir daha ömrümü uğruna yakmayacağım mesela. Zor söndürdüm. Doldurduğun yıllarımı boşaltacağım. Acımasız geçecek yıllarım ile de ben uğraşırım.. Sen unut. Her günümüzü, her saatimizi. Kuruyan göz pınarlarım tekrardan kirpiklerimi ıslattığı gün, işte o gün seni beklediğim duraklara, oturduğumuz banklara, senin için çiçek kopardığım bahçelere, karnımı hamurla doyurduğum simitçilere, zehrimi aldığım tütüncüye son bir defa bakıp gideceğim. Son mektubu ise kendime göndereceğim. Camları gazete kaplı evime. Tekrar tekrar kendime yollayacağım.
Hayal olsa da senden kalan her şey. Beni yıkan her şey hayallerimde olsa şu dünyada. Öl desen ölürüm hala. Yeter ki son bir defa seni göreyim.

2 yorum: