11 Ocak 2018 Perşembe

ilk cemre ve toprak 7



- Kaçıyorsun değil mi? Karanlıklardan. Peki ya içindeki karanlıklar? Seni yutan karanlıklar? Sığmadıkların? Yahut sığınmışlıkların? Zamanı gelecek diye içine atıp durduğun karanlıklar?
- ...

- Dayanamıyorum. En çok da suskunluğuna. Bir kelimen bütün karanlıkları söndürecek. Bilmeni isterdim. Bütün suskunlukları susturup bağırabilseydim sana:
"Susma."
Sustuğun her nefes, benim küçük cehennemim. Büyüğü boğazında. Susma. 
- ...
- Yüzünün her hattı aklımda. Evet, hâlâ. Hayallerimde bir tek sesin eksik. Yapamıyorum. Söylemediğin her söz eksik. 
- ...
- Ne biliyor musun?
- ...
- Hep ağlardım önceden. Kimse duymazdı sesimi. Gözyaşlarımı okurlardı satırlarımdan. Bilmezlerdi. Mürekkebimi gözlerine inci yapardım. Silmezlerdi. Sen hayatımdayken ben... yanaklarım yanmadan... bir satır... yazmadım. 

Dizlerimin üzerine çöküverdim. Hüngür hüngür. Öne düşen saçlarımı geriye attım. Ellerime baktım. Üzeri çatlamış ellerime. Gözyaşlarım kucağımı ıslatıyor. Ben ellerime baktım. 

Usulca yanıma oturdu. Aldı ellerimi avuçlarının arasına. Gözlerime baktı. Ben ona bakana kadar. Hiç çevirmeden. Kaldırdım başımı. Gözlerine bakacak cesaretim yok:

- Son beş yıldır hep böyleyim, deyiverdim. 

Korkmuştu. Elleri soğuktu. Nerede üşümüştü? 

- Soğuktu, dedi. 

Baktım gözlerinin içine. Yıllar sonra konuştuğunda ilk kelime bu muydu? Gözleri kordu ama.

- Sana sesimi duyuramadığım her yer soğuk. 

Eğdi başını ellerimin üzerine. Ağlıyordu. Ellerimin üzerine düştü gözyaşları. Yandı yaralarım. Bir kez daha. Bir kez daha varım. 

Dudaklarını hissettim ellerimde. Sıcağı kemiklerime işleyen dudaklarını. Gözyaşları çok yakmıştı. Biraz da dudakları yaksındı. 

- Ağlama. Toparlan. Ayağa kalkma zamanı. 

Dışarıda fırtına dinmişti. Elinden tutup dışarı çıkardım. Çimenler hâlâ yeşil. Sırtımı yaslayıp oturduğum duvar hâlâ yerinde. Yıkılmış sütunsuzlar. Ama o duvar. O hâlâ yerinde. 

- Soğuk, dedi.


Ceketini verdi. Onu ilk kez. Ceketsiz gördüm. İlk kez ağlarken. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder