1 Temmuz 2015 Çarşamba

Bir başlığı olmasa mesela?

 Gün geçmiyor ki kendi başıma şekilli, renkli çoraplar örmeyeyim. Salak gibi bir şeyim günün büyük kısmında.
Fakat bu aralar bu rezillikli çorapları pek öremiyorum. Gün içinde bayaca uyuyorum, dondurma yiyorum, spor yapıyorum ve bir şeyler boyuyorum. Şu boyama işi yeni edindiğim bir hobi. Çocukluğumdan beri türlü elektronik aletler kurcalamak olsun, duvarları boyamak olsun, banyoya markerlarla seksek kareleri çizmek, ıslak balkonda buz pateni yapmak aklınıza ne gelirse tarafımdan bir güzel yapılmıştı. Enerjimi boşaltmak için katlanılamaz bir çocuk oldum aileme. Neyse konumuza dönelim. Bu boyama kitapları yeni trend. Bir ay önce falan görmüştüm ama öğrencilik işte, param yoktu alamadım. Bu son doktorun kafamla ilgili koyduğu teşhisten sonra koşarak gidip bir tane boyama kitabı edindim. Milyonlarca keçeli kalem vs aldım deliler gibi boyamaya başladım. Renkler alakasız ve uyumsuz bile olsa bittkten sonra bir sanat abidesi çıkıyor ortaya her boyamadan sonra. Hayattan beklentilerini minimuma indirmiş bir insanın bununla inanılmaz bir tatmin yaşaması kaçınılmaz oluyor tabii. Boyadıkça boyayasım geliyor, inanamazsınız. Bu aralar çok renkli boyayamıyorum yalnız. Aslında elimde olsa bütün sayfayı pembe ve tonlarına boyardım blog adımdan da anlaşılacağı üzere. Sarıyı çok kullanmak istiyorum ama nedense. Sarıya boyayınca çiçekleri, yaprakları falan çocukluğum aklıma geliyor. Çocukluğum sarı bir çocukluktu. Ailem de boyamaya ara verince ya da gün içinde hiç boyama yapmayınca hastalığımın ilerleyeceğini düşünüp 'hadi boya, boyasana kızım, Bedri Baykamlık kariyerine ara mı verdin' gibi sorularla üzerime atlayıp boyamam için beni teşvik ediyor. Hayır zaten kafayı yakmışım deli kadınlar gibi tepemde ne dolanıyorsunuz? Hayatta en sevdiğim şey olan konuşmak işini bile ilaç kaynaklı ağız kuruluğundan dolayı yapamadığım şu günlerde çekilecek dert değiller doğrusu. Kolum bacağım kırılmış gibi davranılmasından yoruldum. Hayır efendim delirmedim, delirmeyeceğim. Sadece biraz üşüttüm. Bu tantanaya değer mi? Boyarken bir şey fark ettim yalnız. Muazzam keyifli bir iş. Elimde olsa çıkıp sokakları rengarenk boyayacağım. Ay burada pride haftasına bir gönderme yapmışım gibi oldu hehe. Mesela evimizin hemen karşısında eski okulum var. Kocaman duvarları var, tertemiz. Kalemlerimi alıp duvarlarına bir şeyler çizmek için deli oluyorum. Bir gece yarısı okulun içine sızıp her yeri doldurduğumu hayal ediyorum. Sevimli fanteziler hoho. Bir yerlerde delirmek gelişmektir diye bir şey okumuştum. Sanat yönüm inanılmaz gelişiyor şu sıralar. Kocaman kocaman kitapları notlar alarak bir gecede okumak olsun, yeni müzik türlerine dalıp türlü sosyal ağlarda kendimi kaybetmek olsun, akımlar, sinema, senaryo yazım teknikleri falan filan. Bir sürü zıkkımla kendimi oyalıyorum. Yukarıda delirmediğimi söylemiştim ama delirmek böyle bir şeyse lütfen topluca delirelim mi ya? Hayallerim epey renkli şu sıralar. Nasıl güzeller anlatsam kesin bir kliniğe falan yatırılırım. Bunlar işin şakası tabii. Çok ciddi bir hastalığım da yok, dalga geçiyorum sadece. Ah, bir de boş vakitten ölüyorum. Hiç adetim olmamasına rağmen uzun duşlar falan alıyorum. Bu yakınlarda kamplı, çadırlı, otostoplu bir tatile çıkma planım var bir arkadaşımla. Gider de dönersek hepsini bir bir yazacağım buraya. Ay inanılmaz boş konuşuyorum ya ama bu bir uzay boşluğu, bu yazdıklarım da bir şeylere çarpıp yok olacak o yüzden oldukça rahatım. Beni 11 kişi okumuş bu arada. İnanılmaz mutlu oldum. Umarım hoşunuza gitmiştir çünkü bu yazma işi benim çok hoşuma gitti doğrusu. Artık söyleyecek bir şeyim kalmamış. İyi geceler dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder